Doç. Dr. Metin Aydoğdu

Hayatınızda bazı hocalar olur, 60 yaşına dahi gelseniz o hocanızı unutmazsınız. Çünkü size bir şeyler katmıştır. O tarz hocalardan bir tanesi olan Metin Aydoğdu hocamızdan bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle hemen belirtmek istiyorum,hocamızı anlatmak için kelimeler kifayetsiz kalabilir. Bu kusrumdan ötürü şimdiden özür diliyorum. Metin Aydoğdu hocamız, 1991 yılında girdiği Trakya Üniversitesi Makina Mühendisliğinde, yüksek lisans ve doktora yaparak akademik kariyerini sürdürmüştür. Dörder yıl araştırma görevlisi ve öğretim görevlisi olarak devam ettikten sonra şuan üniversitemiz bünyesinde Doç. Dr. olarak öğretmeye, anlatmaya, ders vermeye devam etmektedir. Öğretmek, anlatmak ve ders vermek diye ayrı ayrı yazmamın sebebi, sıradan hocaların ötesinde hayata, insan olmaya dair bilgiler vermesi ve önümüzde sağlam bir örnek olarak durmasıdır.

Üniversite’nin genelinde daima sevilen bir hocadır. Eğer şuan ders verdiği sınıfların mevcudu 2000 ise ufak bir anket yaptığınızda 2000 kişinin de Metin hocayı ne kadar çok sevdiğini anlayabilirsiniz. Peki neden bu kadar seviliyor? Diğer hocalardan farkı nedir? Metin hocanın en büyük özelliği kişiliğidir. Siz her zaman bilirsiniz ki, Metin hoca kimse hakkında kötü düşünmez, ön yargılı davranmaz, kimseyi üzmek istemez. Öğrencilerine en yakın, en samimi davranan hocadır. Genelde zor derslere girer, fakat sınıf mevcudu pek eksik olmaz. Çünkü dersi dinlemeseniz bile sadece Metin hocanın o günkü davranışlarını izlemek size çok şey kazandırabilir. Bir zaman sonra Metin hocayı o kadar benimsersiniz ki, derste bizim çocuklar diye Makina Mühendisliği öğrencilerinden bahsetmesi dahi sizi üzer. Acaba dersiniz metin hoca bizi sevmiyor mu? Sonra hemen bu fikir aklınızdan uçar gider çünkü ona çok güvenirsiniz, inanırsınız…

Metin hocanın kalbinin çok temiz olduğuna inandıktan sonra artık onu üzmek istememeye başlarsınız. Düşünün ki derse girseniz dahi dinlemiyorsunuz fakat dersi Metin hoca verdiği için sizin o derse girmeniz gerekmektedir. Bundan 50 yıl sonra bizim bir Metin hocamız vardı diyebilmek için o dersi kaçırmazsınız. Anılarınıza bir yenisi daha eklemek için… Ders çıkışı mutlusunuzdur çünkü bu tarz hocaların olduğunu görmek size umut verir. Bir gün her şeyin düzeleceğine inanırsınız.

İnsan değil, hayvan olmayı başarabilmek…

Bugün sizlere hayvanlardan bahsedeceğim.İki ayağı,iki kolu,iki gözü,ağzı,burnu vb. olan hayvanlardan…Onlar insan görünüme bürünmüş ne yaptığının farkında olmadan yaşayan, aciz kişilerdir.Peki kimlerden bahsediyorum?Sizde mutlaka gazetede denk gelmişsinizdir.6 yaşındaki çocuğa tecavüz edildi,cinsel istismarda bulunuldu.İşte bu haberlerin doğmasına sebebiyet veren acizlerden bahsediyorum.Çünkü onları insan diye adlandırmak,bize yapılabilecek en büyük hakarettir.Çünkü onlar insan ise ben değilim!

Hayvani dürtülerine ve sapık fikirlerine engel olmayan bu kişiler,erkek veya kız demeden bir insanın tüm hayatını mahvederler.Onlar 5 dk zevkin bir ömre bedel olduğunun farkında değillerdir.Çünkü insana düşünme kabiliyeti veren beyinden mahrumdurlar,aslında tüm sorun buradan çıkmaktadır.Kediler ve köpekler vb. de üreme zamanları geldiklerinde isteyerek veya istemerek dişiye sahip olmak isterler.Karşı taraftaki cinsin ne düşündüğünü,kendisine uygun olup olmadığını vb. durumları göz ardı ederler.Şimdi insan müsfettelerini düşünün,onlar ne yapıyorlar?Yaşın bir önemi olmuyor hatta hayvanların bile yapmadığı hemcinslerine,zorla tecavüz ediyorlar, taciz ediyorlar…Şu satırları yazarken,idam cezasına karşı olmama rağmen keşke diyebiliyorum…

Bir acizin hikayesi…

Çevrenizde farklı karakterli insanlara daima denk gelmişsinizdir.Ne yapmaya çalıştığını,amacının ne olduğunu bir türlü anlayamazsınız.Bu kişiler bazen beceriksiz olabilirler,bu sefer karakterin bir diğer özelliği olan kıskançlık ayyuka çıkar.Bu kıskançlık ve bencillik öyle büyür ki o kişi artık kendi kararlarını veremeyen bir esir haline dönüştürür.O esir, nefsinin doğrultusunda kararlarını vermeye başlar.

Kendi başlarına bırakıldığında zararsız olan bu varlık,bir şekilde sizinle iletişim halinde ise mutlaka size bir zararı dokunacaktır.Çünkü en büyük özelliklerinden biri bencil olmasıdır.Hasbel kader o kişi sizin üzerinizde bir mevkide ise bu sefer işler adeta bir çıkmaz halini alır.Sizi fark ettiği zamandan itibaren kirli hesaplarına başlar.Öncelikle size yapamayacağınız kadar zor işler yükler.Daha sonra bu yapamadığınız işleri görünce sizi küçümsemeye kalkar.Kaldı ki bu işleri kendisi de becerememektedir.Ama bunun bir önemi yoktur.Bir şekilde şuan sizin üstünüzdedir ve bu ona sizi yok etmek adına her şeyi yapma kudreti vermektedir.Kendini akıllı,güçlü göstermeye çalışır.Hatta bu yalanı o kadar iyi oynar ki bir süre sonra kendi bile inanır.Oysa gerçekte çaresizdir,bilgisizdir,cahildir…

Can Dündar – Musalla Taşı (Okunması gereken bir yazı)

Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı…
Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metod vardı içinde..Deniyordu ki;”arada bir,çok bunaldığınızda,
hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün”…
Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım…Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum…Ama “kendi ölümümüzü ve cenazemizi”düşünmemiz tavsiye ediliyordu… 

Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an…
Ama önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim… 

Diyordu ki; “bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi,dünyayı
terkettiğinizde oluşacak boşluğu,sevdikleriniz ve sizi sevenler için
öneminizi anlayacaksınız…özellikle insanların sizin için neler
söyleyeceklerini,onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın…
O andan geriye dönme şansınız olmadığını,hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme şansınız olmadığını düşünün…

Arama
RSS
Beni yukari isinla