Leyla sevmek hoştur amma…

Son günler de ne zaman türkü dinlesem, şuan ki yaşadığımız zamana sitem eder oldum. Biz en değerli olan şeylerimizi harcamakta bu kadar bonkör olmamalıyız, benliğimiz elden gidiyor, şikayetçi olan yok. Eski masumluk bitmek üzere, elimizde sadece modernlik kisvesi altında kalmış hiçlik var. Kimsenin kimseye yardım etmediği, kimsenin kimseyi gönülden sevmediği, göstermelik bir hayat şimdi elimizde kalan… Televizyon’da aşık oldum, onun için ölürüm diyenler, sızlatmıyorlar mı mecnunun kemiklerini? Mecnun sizin gibi mi sevmişti leylasını? Biriyle beraber olduktan sonra, bir başkası ile beraber olmak bu kadar mı kolaydı? Sizin sevginiz, aşkınız bu kadar mı küçük kaldı? Utanmazlığın büyüdüğü, haysiyetsizliğin çoğaldığı bu hayatta yaşanmaz oldu. O yüzden son söz olarak; “Bazen arkasına dönüp bakması gerekir insanın; Nerden geldiğini unutmaması için.” (Şems-i Tebrizi)

Survivor’da çalan yabancı şarkılar

Survivor izleyenler bilirler, Acun’nun ekibinin şarkı seçimleri her zaman iyi olmuştur. Hal böyle olunca insan ister istemez kendine soruyor. Acaba internet’te bu şarkıları bir araya toplayan birileri var mı? Hemen Google‘a “Survivor’da çalınan yabancı şarkılar/mp3ler” şeklinde bir arama yapabiliyor. Fakat alınan sonuç bu şarkıların youtube videolarının ötesine geçemiyor. Kim bilir belki Acun yakında, bu mp3 listeleri işine de girip, yapımcılığını bu alanda da göstermeye başlar.

Not: Bu tarz bir listeye sahip olan arkadaşlar yorum yaparak linki bana gönderebilirler 🙂 Her ne kadar yorumu onaylamayacak olsamda en azından ben faydalanmış olurum. Çok bencilce oldu ama neyse.

Otobüste koltuğu yatırmak…


Şehirlerarası tüm otobüslerde, koltuk arkasına ekranlar takıldı. Böylece yolculukların daha zevkli hale gelmesi amaçlandı. Zamanla bu sistemler gelişti; internet, müzik, oyun derken neredeyse bir bilgisayar haline aldı. Tüm bu olanakların yanında, dileyenler için kendi dizüstü bilgisayarı ile internette bağlanması için wireless hizmeti sunuldu.

Otobüs koltuklarının rahatlığı artarken, geçmişte olduğu gibi 120 derece kadar koltuğu yatırma lüksü de hala devam etmektedir. İşte sıkıntı da tam bu noktada başlamaktadır. Bazı kendini bilmez dengesizler, gideceği 3-4 saatlik yolda, oturduğu koltuğu, tapusunu almışcasına kullanmaya başlarlar. Keza parasını vermiştir, ister yatırır, ister amuda kaldırır. Oraya buraya yemek döker, sürekli muavini çağırarak isteklerde bulunur. Bu tipler için koltuğu yatırmak olmazsa olmazlardandır. Gelir koltuğa yaklaşır, önce bir numarasını kontrol eder. Oturduktan biraz sonra, yatırma kolunu aramaya başlar. Bulduğu dakika, hiç arkada insan mı var? rahatsız olur mu demeden, birden yatırı verir. O sırada sizin bacaklarınızın sıkışması ile ya direk ön tarafınızda oturan dengesizi uyarırsınız. Ya da içinize atıp, küfür edersiniz. Tabi bir de sürekli ekrana basıp, rahatsız etme yöntemi de mevcuttur.

Bir kere insan düşünmeli, ben burada rahat ederken, arkamda oturan insan ne yapıyor? Örneğin, artık dizüstü bilgisayarını kullanabilir mi? Ya da o koltuk arkasındaki ekranı kullanabilir mi? Yani sırf senin saçma sapan keyfin yüzünden ben yolculuğumu rahatsız olarak geçirmek zorunda değilim ki… Tabi bunu o kişiye anlatmak onu da geçip, otobüs firmalarına anlatmak bir hayli zor. Hele bazı yüzsüzlerinden bahsetmedim, onlar bu işin cılkını çıkarmışlardır. Muavin koltukların dik konuma getirilmesini istese dahi, salağa yatıp hiç oralı olmazlar. Siz o ara daha da uyuz olursunuz, çünkü servis yapılan içeceğinizi dahi koymaya yer yoktur. Şeytan içinize girer ve elinizden kaymış gibi, içeceği kafasına dökmek istersiniz ama sonra insanlığınız buna el vermez.

Bugüne kadar yaptığım hiç bir yolculukta, arkamda bulunan insana bu rahatsızlığı yaşatmadım. Zaten mantıklı düşünürsek, böyle bir lüksümüzün olmaması gerekiyor. Unutmayın; bizim özgürlüğümüz, diğer bir insanın özgürlüğünün başladığı yerde biter.

Ben de oturabilir miyim ayı bey?

Hayatınızda illa ki karşılaşmışızdır, rahmetli Barış Manço‘nun dillere pelesenk olan “AYI” şarkısında bahsettiği kişilerden… Hani 40 okul da bitirse, ömrü boyunca kitapta okusa fayda vermeyecek kişiler vardır. İşte onların otobüslerdeki hallederinden bahsetmek istiyorum.

Siz gayet normal bir vatandaş olarak otobüste yerinize doğru yönelirsiniz, muhtemelen iki kişilik bir koltukta oturmak zorunda kalacağınızdan, yanınızda malum şahıs ya direk belirir ya da çok değil bir iki durak sonra oturacaktır. Otobüslerdeki koltuklarda bir orta çizgi vardır. Yani her kişiye düşen kısmı gösteren basit bir çizgi, hatta bazılarında direk koltuğun şekli tekli koltuk tipidir. Buraya kadar her şey normal, iş buradan sonra değişiyor.

Yerinize geçtiğinizde garip şekilde, kendinizi kısıtlanmış hissederseniz. Çünkü yanınızdaki AYI arkadaş; bacağıyla, koluyla ya da omzuyla sizin alanınıza tecavüz halindedir. Bazıları kaderine razı gelerek, karşı koymaz. Böylece arkadaşın istediği olur, iki kişilik koltukta sanki diğer kişi hiç yokmuşçasına bacaklarını iki tarafa açıp “eşşek” gibi yayılır. Bir de benim gibi bu duruma çok kıl olanlar vardır. Genellikle iki seçenek kalır. İlk seçenek, sert bir ses tonu ile “bacağını toplar mısın?” ya da bunu söylesen bile anlamayacak kapasiteye sahip bir kimse için diğer yolu seçersin. İşte bu diğer yol biraz zahmetli ve sabır isteyen bir yoldur. Anlatmamız gerekirse, AYI arkadaşa, onun anlayacağı dilden bir yanıt verilir. Yani bacağını açıyorsa, siz de açıp onun bacağına dayarsınız. Ya da omzu size yükleniyorsa, siz de ona yüklenmeye başlarsınız. Bir zaman sonra iki tarafta karşı tarafın çekileceğini ümit ederek rahat edemez. En sonunda bir taraf pes eder ve bacaklarını toplar. İşte bendeniz genelde pes etmeyen taraf modunda oluyorum. Sebebi ise çok basit, kimse kimseyi salak yerine koyamaz.

Arama
RSS
Beni yukari isinla