Yöneticilik ve veda…

İnternette bulunduğum uzun yıllardan beri nedense tek bir siteye ait olamadım.Sadece orada yazan,orada konuşan,orada gülen…Bir zaman sonra oradaki görevimin bittiği düşüncesiyle hep veda ettim.Her zaman veda ederken üzüldüm.Ama belki bu vedalar yeni başlangıçların filizleriydi.Uzun süre yer aldığım iyinet webmaster forumlarında 2 yıla yakın yönetici ve son yıl Adminlik görevleri yapıyordum.Ben görevimi bıraktığımı söylediğim halde halen orada görevimi almamışlar.Pek bakma fırsatım olmuyor.Çünkü insan bir kere soğudumu artık oraya girmek istemiyor.Orada da bir çok fikri hayata soktuğuma inanıyorum.En azından elimden geliğince değişiklik yaptım.Benim dönemimde iyinette şimdiye kadar hiç yapılmayan değişiklikler yapıldı.

Okulların ara döneminde söyle net sunucularındaki bir kanala girmiştim.24 yıldır chat yapmadığım halde,bir merak olarak girdim.Mirc hakkında geçmişe dönük her hangi bir tecrübem yok.Kanalda ilk gün orta kısıma yorumlar yazıp,espiriler yapıyordum.Biraz eğlenceli geçmişti,diğer gün yine aynı kanala girdim.Bu sefer oradaki arkadaş benim op olmamı istedi.İyinet veya diğer forumlarda olduğu gibi burada da yapılan teklifi geri çevirmedim.Çünkü benim açımdan genelde değişen birşey olmuyordu.Op olduktan sonra değişen tek şey insanların davranışlarıydı…

Yorgunum şimdi, hırpalanmış İstanbul gibi…

9 günlük kurban bayramı tatili ne çabuk geçti değil mi?Yada sadece bana mı öyle geldi?Oysa Edirne’den gelirken bu tatilin çok uzun olduğunu ve İstanbul’a doyacağımı düşünüyordum.İstanbul ile daha tam tanışamadan ayrılmak zorunda kaldım.Sağolsun grip,soğuk algınlığı tatil boyu bana eşlik etti.Onlar olmasa ne yapardım bilmiyorum.

Şimdi Edirne’ye gidip tekrar ders ortamına girmek gerçekten çok zor geliyor.Sanırım gittiğim her yere çabuk adapte olduğum için sorun yaşıyorum.İstanbul’a o kadar alıştım ki sanki hiç Edirne’ye gitmemiş gibi hissediyorum.

Neyse gidip oraya tekrar alışmaya başlamalıyım.Aslında Edirne çok kötü bir yer değil.En azından benim orada ki hayatım çok kötü değil.Fakat yine de İstanbul gibi de değil.Hep bir şeyler eksik gibi…Gidip evde temizlik yapmamız gerektiğini zaten hiç söylemiyorum.Alt katta oturan,en ufak gürültüde sizi polise vericem diyerek bizi ziyaret eden ihtiyar amcayı da özledim tabi,biz yokken canı sıkılmıştır.Şikayet edecek kimse yok,uğraşacak kimse yok.Oda haklı bir yerde…

Edirne’de görüşmek üzere…

Issız Adam izlenmesi gereken bir film…

Ümraniye AFM’de izlediğim ıssız adam filminin fragmanını izlediğimde,kötü bir film olmadığını anlamıştım.Tatilde olduğum bu hafta içersinde bir çok Türk filmini izleme fırsatı buldum.Ancak komedi ağırlıklı diğer filmlerin iyi olmadığını blogumda ki diğer yazılarda da belirttim.

Issız adam ise diğer filmlere nispeten daha oturaklı olmuş,en azından bir hikayesi,bir konusu olan bir film.Bazı ikili sahneler de biraz yapmacılık olmuş,özellikle küfür sahneleri çok sırıtmış…Filmin başrollerinin çok güzel ve yakışıklı kişiler olmaması filmin gerçekçiliğini artırmış diyebilirim.Ada çok hoş bir bayan fakat inanılmaz güzel bir kız değil daha çok şirin,sempatik diyelim.Alper ise yakışıklı değil karizmatik diyelim.

Filmde Ada’nın yaptığı benzetmeler çok sık olduğu için biraz sıktı.Onun harici ikisi de normal bir oyunculuk sergilediler.İlk ayrılmalarında ki kahve içme sahnesi çok zorlama,son ayrılık sahnesinin de biraz garip olduğunu söylemeden edemicem.Ayrıca Alper’in annesi kıza üstüne basa basa ondan vazgeçme demesine rağmen neden ilk ayrılalım dediğinde ayrıldığını da hala anlamış değilim.İnsan biraz daha zorlayıp bir konuşmaya çalışırdı.Hatta kızımız öyle abartmış ki ülke değiştirmiş…

Filmde Alper’in annesini canlandıran Müzeyyen Hanım ise ben yılların oyuncusuyum diye bas bas bağırıyordu.Onun olduğu sahnelerde gerçek bir oyunculuk vardı.Çağan Irmağ’ın ona söylediği her şeyi hakkıyla yerine getiren Yıldız Kültür(Müzeyyen Hanım) filmde bulunması gerçekten büyük bir şanstı.

Arama
RSS
Beni yukari isinla