Sadece sevdiğiniz iş’te çalışın!

Yukarıdaki video’yu çok önceden izlemiştim. O zaman da beni çok etkilemişti hala da ne zaman izlesem aynı şeyleri hissediyorum. Gerçekten de biz şuan nasıl bir eğitim alıyoruz? ve neler yapıyoruz? Kendi adıma çocukken hayalini kurduğum bir bölümden mezun olan şanslı azınlıktanım, peki ya puanı yetmediği için farklı bölümlerden okuyanlar? Muhasebeyi hiç sevmiyor iken, puanı Muhasebe bölümüne yettiği için ömrünün sonuna kadar sevmediği işi yapmak zorunda kalanlar…

Sorulması gereken çok doğru bir soru var. “Para olmasaydı ne yapmak isterdiniz?”  aslında “en çok neyi yapmayı seviyorsunuz?” diye de sorabiliriz. Eğer cevabınız şuan yaptığınız işten çok farklı ise, hayatınız mutsuz geçiyor demektir. Her sabah işe giderken, o günün nasıl geçeceğini düşünerek mutlu olamazsınız. Çünkü sizin hayatınız aslında işinizdir. Siz hayatı değil, iş’i yaşarsınız. İş’ten arta kalan zamanı, kazandığınız paralar ile mutlu geçireceğini sanmak, saçmalıktır. Peki ya her gün iş’e mutlu gitseydiniz? kısaca sevdiğiniz bir hayatı yaşasaydınız iyi olmaz mıydı? Doğru, Türkiye‘de özellikle bunu yapmak zor, iş bulamayabilirsiniz, para durumu çok zora sokabilir. Ama şunu da gözardı etmemeniz gerekir ki; siz eğer sevdiğiniz işi yaparsanız o alanda en iyilerden biri olacaksınız. Çünkü siz iş yapmıyorsunuz, sevdiğiniz hayatı yaşıyorsunuz.

Hayat bizi sınamayı sever ve malesef bizim isteklerimiz daima zor olanlardır. Memur olmuşuzdur ama Pilot olmayı hayal etmişşizdir. Bir doktor iken, çiftçi olmayı hayal edenler de vardır. Biz ise bize kolay olanı ve garanti olanı tercih ederiz. Çünkü bize çocukluktan beri öğretilen budur. Hangisi daha fazla para veriyorsa, en iyi odur. Şuan ülkemizdeki Tıp Fakültelerinde okuyanların kaç tanesi doktor olmak istiyordur? Futbol oynamak isteyen kaç tane Mühendis adayı vardır?

Sanırım bugün aramızda olmayıp, sadece hayallerinin peşinden koşup, çok başarılı olan adam, doğru söylemiştir; “Stay Hungry, stay foolish”.

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamak…

Yanı başında duran saat yine amansızca çalmaya başlamıştı, saat 07:30’u gösteriyordu. Kalkıp hazırlanması için yaklaşık 30 dakikası vardı, alarmı biraz erteleyip 7:40’da kalkmaya karar verdi. Nasıl geçtiğini anlamadığı 10 dakikadan sonra birden yataktan fırlayıp, hızlı şekilde giyinip dışarı çıktı.

Hava hafif kapalı gibiydi, neden montunu almadığını düşünüyordu. Sonra bu ay çok fazla harcama yaptığını düşündü, o ayakkabıyı almasına gerek yoktu, yine de hoşuna gittiği için almıştı. Tüm bu pişmanlıklarının yanı sıra saatte hızla ilerliyordu, yine 10 dakika işe geç kalacaktı. Aslında yaptığı işi de çok sevmiyordu, hiçbir zaman bir muhasebeci olmayı hayal etmemişti. Yanlış planlanan bir öğrenim sonucu, mecbur olarak okumuş ve orta ölçekli bir firmada, orta düzeyde bir maaş almaktaydı. İşinden çok onu, ay sonu aldığı maaş ilgilendiriyordu. Çünkü o maaş sayesinde, geleceğe dair farklı planlar kurabiliyordu.

Önünde kaldırımda yürüyen çiftin yolun sahibiymişcesine yürümesine çok sinirlenerek, iyice yanaştıkta sonra “pardon” diyerek hızlıca yanlarından geçti. İnsanların bu kadar gamsız olmasına hayret edip, kendisi de sevgilisi ile gezerken yan yana yürümeyi tercih ediyordu. Ve her zaman olduğu gibi kırmızı ışıkta yine ona denk gelmişti, geçmek bilmeyen 60 saniye’yi ışıkla beraber saydı.

Yürürken, her sabah olduğu gibi  yine araba almayı düşündü. Sonra MBA yapmak gibi bir düşüncesi vardı. Böylece daha kurumsal firmalarda çalışarak, daha iyi şartlarda yaşayacağına inanıyordu. Aslında onu yaşamaya bağlayan tek şey bu hayallerdi. Sadece 5-6 yıl dişini sıkıp sabretmesi gerekiyordu, sonra herşey düzelecekti.

Şirketin kapısına vardığında saat 08:40 geçiyordu. İçinden o son 10 dakikayı uyumaması gerektiğini geçiriyordu. Asansörü beklemeye başladı, biran merdivenlerden çıkmayı düşündü ama sonra sabah sabah bunu yapmaya üşendi. Biraz daha bekledikten sonra nihayet asansör geldi. Hemen 3. kata basarak, aynaya dönüp saçını başını düzeltti. Dün geç yattığı için bugün kendini çok yorgun hissediyordu. Akşam eve gidip erken uyumayı hayal etti. Haftsonu derbi maçı vardı ve ay sonu da resmi tatil olduğu için rahattı. Yakın ve uzak geleceğe dair beklentileri onu o an mutlu etmeye yetti. 

Az uykunun zararları nelerdir? Nasıl az uyku ile ayakta kalınabilir?

Bu aralar benim de en çok üzerinde durduğum konu, uyku süresi nasıl kısaltılabilir? Nasıl kendimize daha çok vakit ayırarak, ufakta olsa bir fark yaratabiliriz. Kendi adıma söylemem gerekirse, çalışmaya başladıktan sonra, işten eve geliyorum. Yemek, gazete ve haberler, bazen biraz kitap okuduktan sonra o gün bitmiş oluyor. Yarın kalktığımızda ise yine işe dönmüş oluyoruz. Kezâ haftasonları da, tek nefes aldığımız yer olarak çok hızlı geçiyor.

Peki nasıl kendimize daha fazla vakit ayırabiliriz? Nasıl kendimizi daha fazla geliştirebiliriz? İşte bunun tek yolu, diğer canlıların yaptığı gibi az uyumaktan geçiyor. Bize öğretilmiş olan; az uyursan hasta olursun, yorgun olursun gibi bilime ve mantığa dayanmayan bu sav yüzünden hepimiz saatlerce uyuyoruz. Zaten kısa olan ömrümüzün 1/3 uyararak geçirmek çokta mantıklı bir hareket değil. Kaldı ki neredeyse insan hariç tüm canlılar güneşin doğuşundan biraz önce kalkıyor. Peki biz neden uyuyoruz?

İnsanlar olarak ortaya çıkardığımız saat nedense, 7-8’den önce kalkmanın sanki çok erken uyanmakmış gibi olduğunu bizim zihnimize kazımış durumda, hal böyle olunca, erken uyansak bile psikolojimiz bizi engelleyip, öğrenilmiş alışkanlık olarak uyumaya devam ediyoruz. Birçok insan günün en az 8-10 saatini uyararak geçiriyor, bu da demek oluyor ki, bize sadece 14 saat kalıyor. Bunun 9 saati mesai süresi ve 1 saat yemek molası ile birlikte 10 saati iş yerinde, birçok kişinin 2 saatide yolda geçtiği için geriye sadece 2 saat kalıyor. Bununda içinden ihtiyaç molalarını çıkarmanız durumunda, size ait en ufak bir zaman kalmıyor.

Vucudun dinlendiği, melotonin hormonun salgılandığı saat aralığı ise 12-4 arasıdır. Bu demek oluyor ki; biz bu saatler arasında mutlaka uyumalıyız. Peki bu yeterli olur mu? 4 saat bir çok kişi için yeterli olabilir ancak bünyesi zayıf kişilerde dikkat dağınıklığı, halsizlik gibi durumlar ortaya çıkabilir. Peki o halde ne yapmalıyız? Kademeli olarak deneyerek, bizim için ideal uyku süresini keşfetmeliyiz. Bunu nasıl yaparız? Normalde 8 saat uyudunuzu varsayarak anlatıyorum.

  1. İlk hafta 7,5 saat uyumalısınız,
  2. İkinci hafta 7 saat uyumalısınız,
  3. Üçüncü hafta 6,5 saat uyumalısınız,
  4. Dördüncü hafta ve sonrası artık 15’er dakikalık periyotlar halinde düşmeye devam edebilirsiniz.

Fırsatçı Metro Turizm’in bayram uyanıklığı!

metro
Normal şartlarda İstanbul – Burhaniye arası 50-53 TL arasında değişirken, bayram nedeniyle tüm firmalarda otobüs biletlerinin bitmesi sonucu durumdan faydalanmak isteyen Metro Turizm, aynı mesafeye 75-80 TL bilet fiyatlı ek sefer koymuştur. Bineceğiniz otobüs “rahat,konforlu” gibi bir kalite farkı yoktur. Bildiğiniz tek fark, şuan bilet almaya otobüs firması kalmamasıdır.

Edirne‘de de diğer otobüs firmalarının batmasını sağlayıp, tekelci zihniyeti kurmaya çalışan Metro Turizm, gerek şikayet siteleri, gerekse de kalitesi ile sonuncu olmaya mahkumdur. Ne yazıktır ki, insanlar başka firma bulamadıklarında, Türkiye‘nin her yerine giden bu firmayı kullanmak zorunda kalıyorlar. Bindiğiniz otobüsün sahibi ve onun yeğeni olan muavin ile seyahat etmek gerçekten bir ayrıcalık. Otobüsten indikten sonra 1-2 saati bulan servis bekleme süresi ile açık ara önde olan Metro Turizm hakkında, şikayet var iletilerini inceleyebilirsiniz.

http://www.sikayetvar.com/firma/detay/metro-turizm

Arama
RSS
Beni yukari isinla