Farklı bir rüya…

Bugün kestirmek için yattığımda çok farklı bir rüya gördüm. Unutmadan hemen anlatmış olayım. Bir organizasyona katılıyorum, bu organizasyon yabancı devletler tarafında  organize ediliyor. O dönem ülke tamamen dış güçlerin eline geçmiş, Türkiye sadece bir isim olarak kalmış. Katıldığım organizasyona gelenler; Cumhurbaşkanı olarak Abdullah Gül, Başbakan olarak ise Turgut Özal‘ı görüyorum.

Organizasyonda sadece Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘e soru soruyorlar. Soranları görmeye çalışıyorum fakat sonuç alamıyorum. Ne sordukları tam olarak aklımda değil. Fakat sordukları soruyu çok mantıklı görmüyorum.

Organizasyon sırasında bir kişi, Türkleri aşağılıyor. Herkes o kişiyi hedef alarak, suçlamaya başlıyor. Kişi;

-Artık bu ülkede yaşayamam. Başıma her an bir iş gelebilir. Bu nedenle hemen ülkeyi terk edeceğini söylüyor.

(Organizasyonda bulunanlar sadece kendilerini kandırmak için ya da burası hala Türkiye Cumhuriyeti diyebilmek için, bu kişiyi göstermelik olarak çıkarıyorlar.)

Ancak ülkelerin yabancı işgalinde olması sebebiyle bu kişi bir idol haline geliyor. İnsanlar onun söylemleri gibi, ülkemizi ve değerlerimizi aşağılamaya başlıyor.

Derken ani bir hareket ile Cumhurbaşkanı çıkışa yöneliyor, bir centilmenlik örneği göstererek çıkış kapısını açıyorum. Kafasını sallayarak teşekkür ediyor. Tam arkamı döndüğüm de ise Turgut Özal‘a çarpıyorum. Mahçup olmuş şekilde çekilmeye çalışırken, “benimle gel sende insanlarla tokalaşmayacak mısın?” diyor. Teklifini geri çevirmeyerek bir kaç kişiyle tokalaşarak çıkıyorum. Hemen kapıda güvenliklerin kağıtlar dağıttını görüyorum. Bunlar nedir? diye sorduğumda ise; bunların organizasyonda sorulabilecek sorular olduğunu söylüyorlar. Bunlar hariç her hangi bir soru sorulamaz diyorlar. Arkadaşım da bu sorulardan bir sayfa alıyor. Oradan ayrıldıktan sonra, yol üstünde bir Cami görüyoruz. Cami’ye ayakkabı ile girilmeye başlanmış, ilk katında düşman güçleri, ikinci katı ise boş, direk oraya yöneliyorum. Ancak birinci kattan bizim çıktığımızı gören düşman güçleri, kendi aralarında gülmeye ve Türk olduğumuz için alay etmeye başlıyorlar.

Arkadaşımla Cami’nin üst katına çıktığımızda alay etmek için gelen düşman kuvvet, bugün organizasyon da ki adam gibi davranmamızı istiyor. Kendimizi aşağılamamızı ve her şeyi yok saymamızı istiyor. Ne yazık ki hemen yanımda olan arkadaş aynı onun dediği gibi yapıyor. Kendisi Türk olduğu halde, sırf düşmandan korktuğu için kendi kendini inkar ediyor. Ortamdan fazlasıyla rahatsız olduğum için bir şey söylemeden çıkıp gidiyorum.

Bu sefer gittiğim yerde beni bir tren bekliyor. Trene bindiğimde üç tanıdık görüyorum. İkisi yan yana oturmuş bir tanesi ise onların hemen önüne tekli koltuğa oturmuş haldeler. Hemen yanlarına gidiyorum. İki kişi aralarında ülkenin geldiği durum hakkında sohbet ediyorlar. Giyimleri gayet gündelik ve rahat şekilde olan bu kişilerden bir tanesi, Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu; Mustafa Kemal Atatürk‘tür. Cam tarafında olan Ata, yorgun şekilde dışarı bakmaktadır. Bir hayli umutsuz görünen Ataya selam vererek ayakta yolculuk yapmaya başlıyorum. Sonra;

Arama
RSS
Beni yukari isinla