Askeriye de düzen karmaşası (Askerlik Şubesi İşlemleri)

Trakya Üniversitesi, Bilgisayar Mühendisliğini bitirdikten sonra, sıra geldi askerlik yolculuğuna… Bunun ilk adımı olarak askerlik şubesine ne yapacağımı öğrenmek amacıyla gittim. Hemen aklınıza gelmiştir, neden bunun için askerlik şubesine gittin ki? Çünkü askerlik şubesinin sürekli meşgul çalan telefonu ve açıklamaların eksik olduğu bir web sitesi bulunuyor. Bu nedenle ne yapacağınızı doğru olarak öğrenmek istiyorsanız mecburen şubeye gidiyorsunuz.

İlk gidişim de çok sıra beklediğimi söyleyemem. Hatta şaşırtıcı bir hızda, şubeye geçtim. Şubeye 2010 yılında açıköğretim, İşletme bölümü mezunu olduğumu fakat; hali hazırda Bilgisayar Mühendisliği bölümünden de mezun olduğumu söyledim. Sivil memur ne dediğimi çok önemsemeden, kimlik numaramdan kontrol edip. Henüz öğrencisin, mezun oldun mu dedi? Yani sizin anlayacağınız başta o benim anlattıklarımın hiç bir önemi olmadı. Tekrar anlattım, sonra dedi ki “Bilgisayar Mühendisliği bölümünde okuyor gözüküyorsun, oradan çıkış alman gerekir” oysa ki TSK tüzüğüne göre, lisans eğitimi almış biri, tekrar lisans eğitimi yaparak, askerliğini tecil ettiremez. Ancak uygulamaya geldiğimizde, bu durumun böyle olmadığı açıkça ortaya çıkmış oldu. Boş yere bir yıl boyunca yoklama kaçağı olduğumu düşündüm. Getirmemi istedikleri belgeler; Diplomanın aslı ve dört fotokopisi, dört tane kimlik fotokopisi ve dört tane fotoğraf öğrenip döndüm.

Belgeleri de öğrenmiş biri olarak, ikinci kez Halıcıoğlu askerlik şubesinin yolunu tuttum. Şansızlık ki yemek arası benim tahmin ettiğim 12:00-13:00 arası değil, 12:30-13:30 saatleri arasındaymış, 13’de vardığım da içeriye girmeme izin vermediler. Arka tarafta beklemeniz gerekiyor dediler. Gittiğimde büyük bir kesim arka tarafta bekliyorlardı. Askerlik çağına gelmiş adamların, aileleri ile birlikte buraya gelmesini de garipseyerek gidip kaldırıma güneşin alnına oturdum. Bir asker kardeşimiz sorumlu benim modunda, insanları bir ufak karenin içine hapsedip, o kareden dışarı çıkmak isteyenlere “nereye?” ya da “oturur musun? bak arkadakiler de sizi görüp kalkıyor” sözlerini sarf edip durdu. Hatta bu lafları son bir dakika kalana kadar söyledi. Büyük yaşlı başlı amcalara, “amca nereye gidiyorsun?” diyip hesap sormayı bir tarafa bırakın, gölgeye geçmek istediğinizde “hayır” yanıtını almanız bir başka komediydi. 

Bekleme alanında yer terhisine 10 gün kalmış bir arkadaşımız ise, büyük bir hava modunda, ortalıkta şapkasız cirit attı. Herkese bir sataşma havası, ezme havası bekleme süresi boyunca sürdü. Soru soran bir bayana, “anıyla şanıyla 460 gün geçti” diyip. Bayanlara “siz gölgeye geçebilirsiniz” dedikten sonra diğer askerin itiraz etmesi karşısında ise “komutan bir şey derse beni söylersin” gibi ukalaca cevaplar verdi. Tüm bu garip dialogların içersinden sıyrılarak içeriye girdim.

Danışmadan 30 sıra numarasını alarak şubeye yöneldim. Şubeye ulaştığımda hiç kimse yoktu, sıra da 28 gösteriyordu. Gişedeki sivil memura yaklaşıp, belgeleri teslim etmeye geldiğimi söyledim. Kendisi sıra numaramı sordu. 30 numara diyince, “şuan numara 28’de lütfen dışarda bekler misiniz?” diyince neye uğradığımı şaşırdım. Keza hiç kimse yok, yaptığınız bir işte yok. Boş oturmaktansa diğer numaraya basmak daha mantıklı değil midir? Neyse biraz bekledikten sonra, zor da olsa 30 numara geldi. Ağzının içinde ne dediği belli olmayan bayandan belgeleri alıp, Albay’a imzalatmaya gittim.

Albay’ın kapısındaki emir eri genç, büyük bir heyecan içersinde beni durdurdu. “Albay şuan müsait değil dedi” sonra baktım odaya kahve gidiyor. Olayın ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Neyse Albay’ın kahve içmesini de bekledikten sonra, içeriye girdim. Kasımpaşa Askeri Hastanesi‘ne sevk ettiler.

Hastaneye vardığımda saat 14:45 gibiydi. Boy ve kilo ölçümü için Acil’e gönderdiler. Ancak gittiğim yer Acil’den ziyade, terkedilmiş bir mekanı andırıyordu. O kadar oda gezdim hiç kimse mi olmaz. Bir tek ameliyat yapan bir doktor vardı. Ona da ameliyatı bölüp soru sormak istemedim. Bir hemşire bulup sordum, buraya kim bakıyor diye, asker olması lazım gelir birazdan dedi. Yaklaşık 20 dk beklemeden sonra, saat 15:10 oldu. Başka bir hemşireye aynı soruyu yönelttim, cevabı çok komikti. “Saat 15:00’den sonra bakılmıyor” diyecektim siz dalga mı geçiyorsunuz? Hemşireyi dikkate almayıp beklemeye devam ettim. Ardından başka bir hemşire buldum. Kendisi sağolsun, insanın yüzüne bile bakmıyor. İşte bu suratsız hemşire de aynı şeyi söyledi. Saatin geçtiğini artık doktorların da bakmayacağını söyledi. Ben ise yarın tekrar buraya gelmekle uğraşmak istemiyordum. Askerin şapkası oradaydı, geleceği ümidiyle bekledim. Derken Asker geldi, çaktırmadan kaçacaktı ki, hoop dedim. Yine aynı zırvayı söyleyecekti ki, ben erken geldim sen görev yerinde değildin diyince, hadi ölçelim dedi. Ardından bana sağlam olup olmadığımı soran doktora sağlamım diyerek muayenemi tamamlamış oldum.

Askerlik şubesine geri döndüğüm de, artık hiç kimse kalmamıştı. Şubeye muayene sonucumu vererek, Albay’ın kapısında yine belirli bir süre müsaitlik bekleyerek, imzalatıp işlerimi hallettim. Temmuz ayında tekrar gitmem gerekiyor. Bu askerlik şubesinde yaşadıklarıma bile katlanamıyorken, bakalım askerlik nasıl geçecek? Yaşayıp görücez.

Benzer Yazılar

Henüz yorum yapılmamış

Yorum Yazın

Su elementleri kullanabilirsiniz : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <s> <strike> <strong>

Arama
RSS
Beni yukari isinla